Yükleme Nerede Sorusu?
Kayseri’deki sakin bir akşam, yalnız başıma evde otururken, birden bire başımı cama yasladım ve dışarıdaki karın ince ince düşüşünü izlemeye başladım. Dışarıda rüzgarın soğukluğu hissediliyordu ama odada bambaşka bir soğukluk vardı. O an kafamda tek bir soru dönüp duruyordu: Yükleme nerede? Bu, basit bir soru gibi görünebilir ama kalbimde bir ağırlık bırakıyordu. Çünkü bu, sadece bir sorudan fazlasıydı. Bu soru, kaybolan umutlarımı, gelecek kaygılarımı ve her geçen gün biraz daha belirsizleşen hayatımı simgeliyordu. Biraz anlatmak istiyorum…
Başlangıç: Kaybolan Anlar
Her şey birkaç hafta önce başladı. O zamanlar kendimi çok hevesli hissediyordum. Yeni bir projeye başlamıştım, kaybolan hayallerimi yeniden bulmaya çalışıyordum. Kayseri’nin dar sokaklarında yürürken bile, içimde bir heyecan vardı. Her adımda bir şeyler değişiyordu. Ne olduysa, o heyecanla başlamıştım her şeye. Ama zaman geçtikçe, her şeyin ne kadar karmaşık hale geldiğini fark ettim. Evet, projeyi başlattım ama ne yazık ki her şey umduğum gibi gitmiyordu. İnsanlar hep gülümsüyordu ama arkasında gizledikleri bir yük vardı, tıpkı benim gibi. Hayat, yavaş yavaş yük olmaya başlamıştı. Peki, yükleme nerede sorusunu sormaya nasıl geldim? İşte, o noktada devreye girdi.
Bir Akşam: Söz Verdiğimiz Yerdeyiz
Bir akşam, eski bir dostumla telefonla konuşuyordum. Konu, yine hayatın zorlukları, yarım kalmış işler ve belirsiz hedeflerle doluydu. Telefonu kapattıktan sonra, aklımda bir soru belirdi: “Yükleme nerede?” Bu, aslında kelime anlamı dışında bir şeydi. Yükleme kelimesi, beni bir yolculuğa çıkaran, bir çıkış noktası arayışımın simgesiydi. Geleceğe dair ne kadar umut beslesem de, bazen aynı şeyi, her gün sabah uyandığımda, “Nereye gidiyorum?” diye sorarken hissediyordum. Benim için bu sorunun kaynağı, geçmişteki yorgunluk, bugünkü belirsizlik ve gelecekteki korkulardan başka bir şey değildi.
Hikaye Bir Yana, Gerçekler Başka
Kayseri’nin en sevdiğim caddesinde yürürken, etrafımdaki her şeyin giderek soluklaştığını hissettim. Sokak lambalarının sarı ışıkları, karla kaplı yolun üzerine dökülüyordu ama benim gözlerimde bir bulanıklık vardı. Hayatın her adımında başka bir yük vardı. Bu yük, belki de sorunun sorulması gereken yerden, yani içimdeki boşluktan geliyordu. “Yükleme nerede?” sorusunun cevabını bulamıyordum. Her adımda biraz daha kayboluyordum. Yavaşça, günler geçtikçe, bu yükün ne kadar ağır olduğunu fark ettim. Kendimi tamamen kaybetmiş gibiydim. Kayseri’nin o meşhur sokaklarında, nehir gibi akan zamanın içindeyken, kalbim hala o sorunun peşinden koşuyordu: Yükleme nerede?
Gecenin Sessizliği
O akşam, biraz düşünmek için eski bir kafeye oturdum. Burada, genellikle çok kalabalık olurdu ama o akşam, tek başımaydım. Çevremdeki masalarda kimse yoktu, sadece beni dinlemeye çalışan soğuk bir hava vardı. Karşımdaki masada boş bir tabak duruyordu. İçimi bir huzursuzluk kapladı. O an, “Yükleme nerede?” sorusu yine aklımı kemirdi. Belki de yüklerimi taşıyacak bir yer bulamıyordum. Ya da belki de gerçekten taşımak zorunda değildim. Ama o sorunun içinde bir umut da vardı, farkındaydım. Çünkü o soruyu sormak, aslında kendime bir çözüm arayışının ilk adımıydı. Bir şeyi kaybetmek, aslında başka bir şeye yer açmak demekti.
Hikayenin Sonu: Yeni Bir Başlangıç
Sonunda, o gece kafeden çıktım ve Kayseri’nin karla kaplı sokaklarında yürümeye başladım. Belki de cevapları bulmak için, kendime yeni bir yolculuk başlatmalıydım. O an, yükleme nerede sorusunu sormak, sadece bir soru değil, bir arayışa dönüşmüştü. Belki de cevabı bulamayacağım bir yerdeydi, ama bulmaya çabalamak bile bir anlam taşıyordu. Hayat, her an kaybolan bir şeyin peşinden koşmak gibiydi. Bazen sorular, hiç beklemediğiniz yerlerde anlam kazanıyordu.
O akşam, sokaklar daha bir sessiz, kar daha bir yavaş düşüyordu. Ve ben, yüklerimle barışmaya başlamıştım. Yükleme nerede sorusunun cevabını belki de hiç bulamayacağım ama bu yolculukta, kendimi kaybetmeden ilerlemeyi öğrenmiştim. O gece, sadece soruyu sordum ve bir anlamda cevapladım: Yük, hep içimizdeydi, ama onu taşıyacak yer, hep bizdendik.